9 Aralık 2024 Pazartesi

İsrail'in Filistinli çocukları öldürmesi Hamas'ın suçu mu?

İsrail'in eski başbakanlarından Golda Meir "Bu Araplardan bize kendi çocuklarını öldürttükleri için nefret ediyorum" demişti. O kadın bu sözü Hamas'ın kuruluşundan 15 yıl önce 1967'de söylemişti.
Hamas'ın yaptığı da bu. Bu Filistinleler (Hamas'tan önce de) hep böyle. Durmadan kendi çocuklarını İsraile öldürtmek istiyorlar. Bu yüzden İsrail'in 18 bin çoluk çocuğu öldürmesi Hamas'ın suçu. 
Siyonistlerin de Siyonist-severlerin kafasının çalışma şekli bu. 

Ee öldürme, sana zorla yaptıran mı var? Farzedelim ki bir terörist sana saldırsa, bu sana onun çocuğunu öldürme hakkını vermez ki. Yani "bana çocuğunu öldürtüyor" demek nasıl bir mantıktır?

İsrail sivil ölümlere çok dikkat ediyormuş. Gerçekten de öyle. Çünkü öldürdükleri zaten tümüyle sivil insanlar. Sivil öldürmek hatta çocukları öldürmek değişmeyen bir İsrail politikasıdır. 

2000 yılında Muhammed Durra babasının arkasında saklanırken İsrail askeri babaya değil çocuğa ateş edip öldürdü. O zaman Charles Enderlin isimli Fransız bir gazeteci olayı kaydedip yayınladığı için dünya bundan haberdar oldu. Yoksa binlerce Filistinli'nin akibeti bu. Anne babalarından önce çocuklarına ateş ediyorlar. Çünkü çocuklar daha da tehlikelidir, onlar yakında büyüyüp militan olacaklardır. Algı böyledir ve doğrudur da.

İsrailliler ancak Filistinliler güvende oldukları zaman güvende olabilirler. Siyonistler zannediyor ki, Hamas'ın gücünü kırarsam bir daha bana tehlike arzetmeyecek. Ama bu kuru bir vehimdir. Çünkü Hamas'ın gücünü kırarsan daha güçlü bir Hamas gelir. Elbette Hamas'ın bu kadar güçlenmesinin sebebi İsrail'dir. Sen Filistinlilere bu kadar zulmedip bu kadar baskı yaparsan senden daha fazla nefret edenleri daha fazla güçlendirmiş olursun. 

İsrail sadece Gazze'de değil, Hamas'ın hiçbir etkisinin olmadığı Batı Şeria'da 7 Ekim'den bu yana 260'tan fazla Filistinli'yi öldürdü. Günlük ortalaması 4-5 kişi. İsrail hapishanelerindeki Fetih hareketi liderinden Mervan Barguti bugün Batı Şeria'da ayaklanma çağrısında bulundu. Aşırılıkçıların yönettiği bir İsrail barışı değil ancak savaşı tırmandırır.

 İsrail Gazze'de soykırım yapıyor. Amaç belli Gazzeyi ve Gazzelileri yok etmek veya buradan temelli sürmek. Önce sivillerin Gazze'nin kuzeyinden güneyine gitmesi için tehdit etti. 1.5 milyon insan güneye geçince bu sefer bombardımanı ve operasyonlarını güneye kaydırdı. Gazze'de günlük ortalama 300 insan ölüyor. İsrail de bombalarının boşa gitmesini istemiyor. Bir araya toplasın ki öldürmek daha kolay olsun.


 

Paylaş:

Suriye, hapishane mi mezbahane mi?

Suriye hapishaneleri ile ilgili gelen haber ve görüntüler korkunç... Elbette bunları daha önce de çok duyduk. Bununla ilgili makaleler kitaplar da yazıldı.

Suriye'de yüzlerce hapishanede yüzbinlerce insan yaşıyor. 43 yıl öncesinden kalma mahkumlar da çıkarıldı. Fakat yaşlı mahkum ender görülen bir şey. Videolarda boşaltılan koğuşlardan hep genç insanların çıkarıldığı görülüyor. Sürekli infazlar yapıldığı için o kadar yaşlı kişilerin görünmemesi doğal olmalı. 

Bazı hapishanelerin yerleri henüz bulunamadı. Bulunanların ise tüm katlarına ve hücrelerine ulaşılamadı.

Şam'ın yakınlarındaki 1,4 km'lik 8 futbol sahası büyüklüğünde devasa bir alanın üzerinde olan Saydnaya hapishanesi Suriye'nin en büyük işkence ve infaz merkezidir. 

Devasa büyüklüğüne rağmen yerin altında 3 kat gidebilmektedir. Her katta onbinlerce mahkum bulunuyor. Katlar arasındaki geçiş gizli olduğundan bazı duvarları delerek alt katlara ulaşılmaya çalışıldı. Hala ulaşılamayan katlar ve hücreler bulunuyor. Hapishanenin tümünün çözülmesi belki haftalar sürebilir. 

Fetih Medya'nın haberine göre birinci kotta 40 bin, ikinci kotta 80 bin mahkum çıkarıldı. Gizli hücrelerin olduğu en aşağıdaki üçüncü kotta da 30 bin mahkum olduğu tahmin edilir. 

Kadınlar koğuşundan yaşları 20-37 arasında olan 11,700 kadın çıkarıldı. Bunlar askerlerin tecavüz etmesi için tutulduğundan çoğunun tecavüzden birçok çocuğu da var. Kadınlardan biri "19 yaşında hapishaneye girdiğimde bekardım şimdi 32 yaşındayım ve babasının kim olduğunu bilmediğim çocuklarım var" diyor. Muhtemelen o yaşın üstündeki yaşlanan kadınları de serbest bırakmak bahanesi ile çıkarıp infaz ediyorlar. 

Mahkumlara hiçbir bilgi verilmiyor. Dünyadan tamamen soyutlanmış durumdalar. Hücrelerden çıkarılan bazıları eski mahkumlar Hafız Esad'ın öldüğünü bile bilmiyor. Saddam tarafından kurtarıldıklarını sananlar bile varmış. Yerde çıplak betonda yatıyorlar. Bir koğuş sistemi, yatak, oturak, tv, radyo vs kesinlikle hiçbir şey yoktur. 

Yine tahminen 20 yaşlarında bir genç videoda "Allaha yemin ederim ki ben ve yanımdaki bu adamın idamı bugün yarım saat öncesine planlanmıştı, bugün kurtarılmasaydık 54 kişi idam edilecekti" diyor. Uluslararası Af Örgütünün 2017 tarihli raporunda da hapishanede düzenli olarak her hafta iki kez idam infazları gerçekleştirildiğini söylüyor. 

İdam edilenlerin cesetleri için bir demir pres makinesi bulundu. İplerle boğulan mahkumun cesedi daha sonra demir pres makinesi ile ufaltılarak cuvallara dolduruluyor ve böylece dışarda yok edilmesi daha kolay sağlanıyor. 

Hapishane ile ilgili şu an yeni gördüklerimiz devasa korkunç trajedi aslında önceden de biliniyordu. Örneğin internetten tarattığımızda 2016, 2017, 2019 tarihlerinde Uluslararası Af Örgütü gibi uluslararası kuruluşların hapishane hakkındaki yayınlanmış raporları görülebiliyor. 

Elbette bu konu bundan sonra epey gündeme gelecek ve konuşulacak. Saydnaya hapishanesi Kamboçyadaki Kızıl Kmerlerin Soykırım Hapishanesinden daha kötü olabilir. Benim şimdilik söyleyeceklerim bu kadar.


 

Paylaş:

Esed'in Baas rejimi neden bir devlet değildi?

Esed'in Suriye Arap Cumhuriyeti neden bir devlet değildi?

Bu sorunun cevabını anlamak için önce devletin ne olduğunu anlamak gerekir. Siyaset biliminde modern anlamdaki "devlet" tanımı üç temel unsuru içerir:

  1. Sınırları belirlenmiş bir vatan
  2. Kültürel ve tarihi bağlarla birbirine kenetlenmiş bir halk
  3. Kanun ve hukuk ile oluşturulmuş egemen bir siyasal teşkilat

Tek kelimelere indirecek olursak: Vatan, millet, egemenlik

Bu üç maddenin hem nicel hem de nitel varlığı, ele alınan teşkilatın bir devlet mi yoksa bir mafya veya çete mi olduğunu gösterir. 

Esed'in devleti 2011 Suriye devriminden bu yana bir çok bakımdan tartışmaya açıktır. Bir kere "halk" unsurunu dışlamıştır. Onun baskıları nedeniyle milyonlarca Suriyeli komşu ülkelere kaçmış, ülkesi ve devleti de halksız kalmıştır. Yine Esed kendi ülkesinde egemenliğini sağlayamamış ve bunun için İran ve Rusya'ya bağımlı hale gelmiştir. Egemenliğini sürdürebilmesi için tek bir ülke dahi yetmiyor, iki ülkenin tam desteğine yaslanır hale gelmiştir. 

Diğer yandan Suriye devlet teşkilatında bir hukuk düzeninden söz etmek de tartışmalıdır. Hukuk düzeninin en önemli ilkesi yargılama konusundadır. Bir mafya çetesinin de kanunları ve yargılaması vardır. Ancak devlet yargılamısını bundan ayıran temel şey yargılamaların askeri veya idari birimler tarafından değil, bağımsız mahkemeler tarafından yürütülmesidir. Bir askeri makam, bir polis teşkilatı yöneticisi veya kaymakam vali gibi idari bir yönetici bir vatandaşı yargılayamaz. Onun yargılamasını ancak bir savcının kovuşturduğu mahkemede mümkün olabilir. 

Halbuki Esed devletinde siyasi mahkumlar mahkemeye çıkarılmazlar. İdari ve askeri birimler onları yargılar ve idama mahkum ederler. Benzer bir durumu da İsrail'de Filistinlilere karşı görüyoruz. Mahkemeye çıkarmadan sırf idari işlem ile bir Filistinliyi yıllarca hapiste tutabiliyor. 

Evet Esed rejimi de İsrail de birer çete rejimidir.




Paylaş:

Blog Arşivi

İletişim

Ad

E-posta *

Mesaj *