Trump, "Bence Cumhurbaşkanı Erdoğan, Suriye konusunda sorumlu kişi. Suriye'nin başarılı savaş sürecinde de sorumluluk ona ait. Eski liderden ülkeyi kurtaran da oydu." dedi.
Erdoğan "yok yok ben yapmadım" dediyse de Trump'ın iddiası kesin ve net. En şedit Erdoğancılar bile bu kadar net iddia edemiyor.
Peki doğru mu? Devrim sürecinin nasıl geliştiğini daha önce de ayrıntılı bir şekilde yazmıştım. Tekrar kabaca ele alalım.
2018'de Suriye'de Esed bloku dışında 3 muhalif blok daha vardı. SDG Amerika ile müttefikti. SMO eski adıyla ÖSO ise Türkiye ile müttefikti. HTŞ (Heyet-i Tahrirüş Şam, önceki adıyla en-Nusra) hiç kimse tarafından desteklenmiyor hem ABD hem Türkiye hem de Körfez Arap ülkeleri tarafından terör örgütü olarak kabul ediliyordu. ABD HTŞ'nin lideri Ahmet Şara'nın (kod adı Ebu Muhammed ec-Colani) başına 10 milyon dolar ödül koymuştu. O zamanlar Türkiye de HTŞ'yi terör örgütü olarak tanımlamıştı. Ancak Türkiye ile doğrudan bir çatışma durumları hiç olmadı. 2016-2018'de HTŞ ve Türkiye'nin desteklediği SMO mücadele etti ve HTŞ SMO'yu İdlip'ten çıkardı. Bunlar SMO ile çatışsalar da Türkiye'ye doğrudan bir düşmanlık yapmadılar. Devrimi Türkiye'nin desteklediği SMO değil HTŞ yaptı. Ancak her şeye rağmen Türkiye ve Erdoğan'ın bunlara devrimden önce dolaylı olarak birçok faydası oldu. Şöyle ki;
Esed Rusya ve Şii blok HTŞ'yi Halep'ten çıkardılar. Bunlar İdlip'te sıkıştılar. Eğer bunlara İdlip'te de saldırsalar Türkiye HTŞ'nin yararına Esad karşıtı savaşa dahil olacaktı. Hatta çatışmalar başlamıştı. Çünkü bu, Türkiye'ye büyük ve yeni bir göç dalgasına sebep olacaktı. İdlip'e sıkışan HTŞ'ye Esed'in saldırmasına Türkiye izin vermedi bunun üzerine Astana barış anlaşması yapıldı ve İdlip'in de dahil olduğu bir çatışmazlık bölgesi oluşturuldu. Çatışmazlık bölgesi HTŞ gruplarının 5 yıl içinde kendilerini toparlamasına ve devrim için hazırlık yapmasına olanak sağladı.
HTŞ'nin 27 Kasım 2024 saldırısından kısa bir süre önce Erdoğan Esed ile görüşmek ve ilişkileri normalleştirmek istiyordu. Esed ise "önce Türkiye Suriye topraklarından çekilsin sonra görüşürüm" diyerek kibirli bir tavır takındı.
HTŞ Esed rejiminin o ara İdlip'e sürekli artan tacizlerine karşı saldırı başlatınca açıkçası Türkiye rahatsız oldu, çünkü Astana barışının bozulmasını istemiyordu. Ama muhaliflerin muzaffer yürüyüşünü görünce Erdoğan devrimi hemen sahiplendi. "Halep'ten sonra Hama, Humus, Şam devam edin" dedi. Devrim o kadar hızlı gelişti ki 7 günde Esed ve destekçileri tüm cephelerde bozguna uğradı ve Halep, Hama ve Humus ele geçirildi. 8. günde Esed ailesi ve rejimin önemli adamları kaçtı ve Şam da teslim oldu.
Her şey o kadar hızlı ve güçlü oldu ki bunu ancak Erdoğan başarmış olabilir kanaati hasıl oldu. Devrimden sonra ise elbette Türkiye'nin desteği artarak devam etti.
Bir şey daha var. Suriyelilerin Türkiye'nin vassalı olmak gibi bir niyeti yok. Bunun için Ahmet Şara Katar ve Arabistan ile yakınlaştı. Son tahlilde Arabistan ve Türkiye Suriye'yi birbirine kaptırmamak için ikisi de destek verme konusunda birbiriyle yarışıyor. Trump Arabistan'a gidince veliaht prens Muhammed bin Selman ona Ahmet Şara hükümetini tanıması ve yaptırımları kaldırması için baskı yaptı. Tam o anda Erdoğan da telefonla bağlanıp aynısını Trump'tan istedi.
Peki Trump'ın bu söylemlerinin arkasında ne var? Erdoğan'a "bak senin isteğinle senin olan Suriye'deki yaptırımları kaldırdım ama bu kıyağımı da unutma" diyerek borçlandırmak istiyor.






